Türkiye’de AB Karşıtlığı-Küreselleşme Karşıtlığı İlişkisi
Özet
1999’dan itibaren Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin iç ve dış politikasının ilk kez ana konusu haline gelmiş ve 2000’li yılların başı ile 2005’de müzakerelerin başlaması arasında geçen süre içinde Türkiye’de önemli değişimler yaşanmıştır. Fakat Türkiye’nin aday ülke ilan edilmesinin hemen ardından bir reform ve değişim süreci yaşanacağı gerçeği de ortaya çıkmıştır. Müzakerelerin başladığı yıllara kadar, AB’ye dâhil olma fikri çok daha geniş kesimlerde kabul görürken, müzakerelerin başlamasıyla birlikte AB fikrinden uzaklaşma eğilimi ortaya çıkmıştır. AB süreci, tıpkı küreselleşmenin bazı dinamikleri gibi, mevcut yapıların deşifre edilmesine ve sürekli bir yeniden yapılanma sürecine girilmesine yol açmıştır. Küreselleşme dinamiklerinin etkisiyle kendisini AB üyelik sürecinde bulan Türkiye’de küreselleşme ile Batılılaşma, Batılılaşma ile de AB üyeliği özdeş olarak görülmeye başlamış; bu da küreselleşme karşıtlığı ile AB karşıtlığı arasında ortaklık kurulmasına yol açmıştır. Karşıtlıklar ise milliyetçi dışavurumları güçlendirmiş, gerek küreselleşme gerek AB süreciyle yaşanan değişimlerde dışsal faktörlerin etkin olması, var olan yapı, ilişki ve rejimi koruma eğilimlerini güçlendirmiştir.
Anahtar kelimeler
Türkiye-AB ilişkileri, Milliyetçi Dışa Vurum, AB Karşıtlığı, Küreselleşme Karşıtlığı.
Atıf
Dedeoğlu, Beril, “Türkiye’de AB Karşıtlığı-Küreselleşme Karşıtlığı İlişkisi”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 7, Sayı 28 (Kış 2011), s. 85-109.
Bağlılıklar
- Beril Dedeoğlu, Prof. Dr., Galatasaray Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü